Köprüler var, azgın nehirler, geçilmesi güç vadiler üstünde, ahşaptan, çelikte, taştan. Bizim de, köprümüz var; içinden hayat akan, cana can katan,
Yürekler üstünde, damardan…
Kalp adelesinin beslenmesi için, aort damarından koroner damarlar aracılığı ile kan taşınmaktadır. Ancak, bu yolda ciddi darlık veya tıkanıklık geliştiği taktirde, kanın geçişini sağlamak için kalp üzerinde, damardan köprüler (bypass) veya tüneller (stent) inşa edilmektedir. Köprünün bir ayağı aort damarına ve diğer ayağı ise kalp üzerindeki koroner damarlar üzerine oturtulmaktadır.
Nehirlerin ve vadilerin üstüne inşa edilen köprülerin uzun ömürlü olması için olmazsa olmaz kuralları vardı. Genel olarak, bunlar: ayakların oturduğu zemin, kullanılan malzeme, mimar ve mimari teknik gibi kurallar olup, bunlar bizim köprülerde de karşılık bulmaktadır.
Bizim köprünün yapımında ise kullanılan damarın cinsi, yapısı, cerrahın yeteneği, çıkartılma ve takılma esnasında kullanılan teknikler büyük öneme sahiptir. Bütün bu faktörlere bağlı olarak, köprülerimizin ömürleri 30 saatten 30 yıla kadar değişiklik gösterebilmektedir.
Köprü yapımında göğüsten, koldan ve bacaktan çıkartılan damarlar kullanılmaktadır. En uzun ömürlü olan göğüsten çıkartılan olup, ikinci sırada koldan çıkarılan, üçüncü sırada ise bacaktan çıkartılan damar gelmektedir. Bundan dolayı, göğüsten çıkarılan damarın takılması gereken yerde bacaktan çıkartılan kullanıldığında veya çıkarılması esnasında gerekli özen gösterilmediği taktirde köprünün ömrü kısa olacaktır.
Bizim köprünün ömrünü belirleyen diğer faktörler ise köprünün bacaklarını yerleştirildiği zemin kalitesi ve yerleştirirken uygulanan cerrahi tekniktir. Bazen köprünün kalp üzerindeki bacağın yerleştirileceği zemin ileri derecede bozuk olabilmekte ve buna bağlı ömrü kısalmaktadır. Bazen de kalp üzerindeki bacakta gerekli özen gösterilmeden konulan tek bir dikiş, köprü altına konulmuş saatli bomba etkisi yaratarak bir hayatı havaya uçurabilmektedir. Ayrıca köprünün boyunun gerekenden uzun ve kısa inşa edilmesi de ömrünü kısaltacaktır.
Kalp üzerinde başarılı olarak inşa ettiğimiz köprülerin uzun süre ayakta kalabilmeleri için yine uyulması gereken kurallar söz konusudur. Bunların başında; köprü üzerinde ve bacakların oturduğu zemininde kırılganlığı artıran sigara kullanımı, stres ve kötü beslenmeden uzak durulması gelmektedir. Ayrıca, hipertansiyon varsa mutlaka çok iyi tedavi edilmelidir. Çünkü, taş köprüler üzerinden geçen yüksek tonajlı tırların etkisine benzer etki göstererek, kırılganlığı artmış zeminde derin çatlaklara neden olmaktadır. Bu bozuk bölgede oluşan pıhtı sonucu, köprü üzerinde ani tıkanıklık gelişmekte ve yoldaki derin çukurlara düşmüş araçlar misali, bazen hayatlar buralara çakılı kalmaktadır.
Sonuç olarak, öncelikli amacımız, bu hayat köprülerine ihtiyaç duyulmaması olmalıdır. Ancak, köprü sahibi olmuşsak, bakımına gerekli özen göstermeliyiz ki, yeni köprü ve tünellere ihtiyaç duymayalım.
Köprülerimizin, tıpkı Mimar Sinan’ın eserleri gibi yıllara meydan okuması ve içerisinden uzun yıllar hayat akması dileğiyle…
Prof. Dr. İlhan Gölbaşı